Doğum Sonrası Dönemde Psikolojik ve Fizyolojik Değişimlerle Baş Etme

Bebeğinizi kucağınıza almanızın akabinde, ciddi bir uyum süreci başlar; bebeğinizin hayatınıza dâhil olması ile beraber gerek vücutta gerekse mental dünyada ortaya çıkan değişimler sizi ciddi oranda etkileyebilir. Yeni yaşam düzenine uyum sağlarken ortaya çıkabilen birtakım sorunlar “normal” olarak kabul edilmekle beraber, bunlar hayatınızın kontrolü üzerinde baskın bir etki göstermeye başladığı durumda bir sağlık uzmanından yardım almayı gerekli kılar.

Bu yazımızda tıp dilinde “postpartum” diye tabir edilen doğum sonrası dönemde ortaya çıkan psikolojik ve fizyolojik değişimlerle nasıl baş edebileceğinizi tartışacağız.

Doğum Sonrasında Görülen Fizyolojik Değişimler

“Lohusalık dönemi” olarak da tabir edilen ve doğumu takip eden 6 ila 8 hafta içerisinde, pek çok fizyolojik ve psikolojik değişimin olduğunu fark edebilirsiniz. Bu durum dünya genelinde sayısız anneyi etkilemektedir.

Postpartum dönemde vücudunuzda gözlemleyebileceğiniz fizyolojik değişimler şöyledir:

Rahim Küçülmesi & Daralması

Doğumun ertesinde rahmin küçülmesi aslında doğumdan önceki forma dönüşü işaret eder. Bilindiği gibi bebeğin dünyaya gelebilmesi için rahim genişler; bununla beraber, yalnızca bir hafta içinde, emzirme eyleminin başlaması ve tabi ki hormonların etkisi ile rahim eski haline döner. Bu açıdan bakıldığında, bunun olumlu bir değişim olduğu söylenebilir.

Bu dönemde rahim ile ilişkili olarak ortaya çıkan bir diğer değişim ise “lohusalık kanaması” olarak adlandırılan kanamalardır. Yaklaşık olarak 20 ila 25 gün süren; ilk günlerde pembe / kahverengi iken, ikinci haftadan itibaren sarı / beyaz bir renk alan bu kanamaların görülmesi oldukça normal kabul edilir. Bazı durumlarda ise lohusalığın sonuna kadar devam eder.

İdrar Kaçırma Problemleri

Doğum sonrası dönemde annelerin en sık karşılaştığı sorunlardan biri idrar kaçırma veya mesane kontrolünü kaybetme ile ilişkilidir. Özellikle vajinal doğumun ertesinde, mesane kontrolünde görev alan birtakım kaslar zayıflar; aynı zamanda, mesane sinirleri ve destekleyici doku da hasar alabilir.

Bu fizyolojik sorun ile baş etmek için hayata geçirebileceğiniz en pratik çözüm, pelvik taban kaslarını güçlendirmek için Kegel egzersizi yapmaktır. Bu egzersizler rahim, mesane, ince bağırsak ve rektumda bulunan kasların çalıştırılması prensibine dayanır; haftada 3 ila 5 kere tekrarladığınız durumda, kısa zamanda bu egzersizin hem idrar hem de gaz kaçırma problemini azaltmada oldukça etkili olduğunu görebilirsiniz.

Ayak Numarasının Büyümesi

Ayaklarda büyüme, aslında hamilelik döneminde ortaya çıkan ve doğumdan sonra da kalıcılığını koruyabilen anatomik bir değişimdir. Bu değişimin iki ana nedeni bulunmaktadır; gebelik döneminde alınan kilolar ve salgılanan hormonlar. Bununla beraber, yaklaşık 9 aylık bir süre boyunca ekstra bir ağırlık taşımak, ayak kemerini düzleştirmekte bu da ayak boyutunu en az yarım numara büyütmektedir.

Bu türden bir büyüme kilo verme durumunda dahi kalıcılığını koruyabilir; bu sebeple, yeni ayak numaranıza göre ortopedik ayakkabıları seçmeniz önerilmektedir.

Diş Kaybı

Hem hamilelik döneminde hem de postpartum süreçte ortaya çıkan bir diğer fizyolojik değişim ise ağız ve diş sağlığı ile ilişkilidir. Pek çok anne adayı gebelik sırasında, kusma anında ortaya çıkan asit sebebi ile dişini kaybedebilirken, bazı durumlarda ise doğumun ertesinde dişlerde eksilme yaşar.

Uzmanların pek çoğu bunun sebebinin hamilelik sırasında ortaya çıkan hormonal değişimler ile bakteri popülasyonunun artması olduğu konusunda hemfikirdir. Bu türden bir değişim yaşamamak adına rutin muayeneleri kaçırmamanız önerilir.

Doğum sonrası dönemde bu çok sık görülen değişimlerin dışında, şunlar da gözlemlenebilir: meme ya da karın bölgesinde sarkmalar, özellikle karın bölgesinde ortaya çıkan çatlaklar, yeni saç oluşumu, diyabet ve varis.

Doğum Sonrasında Görülen Psikolojik Değişimler

Postpartum Depresyon

Postpartum depresyon, en basit tanımı ile bebek sahibi olduktan sonra ortaya çıkan üzüntüye ve günlük aktivitelere karşı ilgi eksikliğine neden olan ciddi bir duygu – durum bozukluğudur. Postpartum depresyon ile baş etmenin en iyi yolu, böyle bir sürecin içinden geçtiğinizi yakınlarınızdan saklamamaya çalışmaktır. Öyle ki bu türden duygu – durum bozukluğu çok yaygın bir şekilde gözlenir ve sizin anneliğe hazır olmadığınız anlamına gelmez.

Postpartum depresyon özellikle şu faktörler tarafından tetiklenir:

  • Aile öyküsü ve daha önce depresyon geçirmiş olma,
  • Ev-içi şiddet, partner tarafından uygulanan ekonomik, fiziksel ve psikolojik baskıya maruz kalma,
  • Çevreden yardım alamama; yoğun bir yalnızlık hissi,
  • Zor, travmatik veya stresli bir doğum geçirmiş olma,
  • Sağlık durumu endişe verici bir bebeği dünyaya getirmiş olma.

Bilinenin aksine doğum sonrası depresyon, yeni babaları da oldukça yoğun bir biçimde etkilemektedir. Sürekli üzgün hissetme, uyuma isteği, iştah kaybı, endişe, günlük aktivitelere karşı ilgisizlik gibi başlıca semptomları gözlemlediğiniz durumda zaman kaybetmeden bir psikolog veya psikiyatristten yardım talep etmeniz gerekmektedir. Çok sık görülse de, postpartum depresyon oldukça ciddi bir rahatsızlıktır ve tedavi edilmediği durumda hem ebeveyn hem de bebek için tehlikeli sonuçlar doğurabilir.

Uyku Bozukluğu

Bebeğinizin pek çok ihtiyacına cevap verirken, uykunuzun olumsuz bir biçimde etkilenmesi gayet anlaşılır bir durumdur. Bununla birlikte, hem uyuyamama hem de sürekli uyuma isteğini içeren uyku bozukluğu, doğum öncesi depresyon ve/veya anksiyete gibi bir zihinsel sağlık durumunun işareti de olabilir.

Devam eden uyku eksikliği, duygusal sağlığınızı da olumsuz etkileyebilir ve mental bir sorun ile karşı karşıya kalma riskinizi artırabilir; bununla beraber, uyku bozukluğu hâlihazırda yaşıyor olduğunuz herhangi bir durumu daha da kötüleştirebilir.

Bebeğinizin birkaç aylık olduğu dönemde, onun bakımını yerine getirmek için uykusuz kalmanız oldukça normal kabul edilebilirken; uykusuzluğun kronik bir hal olması durumunda bir sağlık kuruluşuna başvurmanız önemlidir. Bilindiği gibi uykusuzluk, bağışıklığı ciddi anlamda düşürürken, ciddi hastalıklara da kapı açar.

Anksiyete

Biraz endişe normaldir, ancak fazlası hamileliğiniz ve bebeğinizle başa çıkma yeteneğinizi etkileyebilir. Hamileyken (prepartum anksiyete) veya bebeğinizin doğumundan sonra (postpartum anksiyete) kaygı yaşayabilirsiniz. Anksiyete, düşük özgüvene ve kötü bir ebeveyn olduğunuza dair bir inanca yol açabilir, fakat bunun bir gerçekliği bulunmaktadır.

Anksiyete toplumda o kadar yaygındır ki kadınların yaklaşık yüzde 14 ila 16’sı hamilelikleri sırasında klinik düzeyde kaygı yaşarken, yüzde 8 ila 10’u doğumdan sonra klinik düzeyde kaygı yaşamaktadır. Bununla beraber, yukarıda bahsetmiş olduğumuz postpartum depresyon ile beraber görülmesi de oldukça sıktır.

Aşağıdaki belirtilerin birden fazlasını gözlemleniyor iseniz, zaman kaybetmeden bir hekimden yardım almanız gerekir:

  • Panik atak geçirme,
  • Günlük işleri yapmayı etkileyen yoğun bir endişe ve korku yaşama,
  • Sürekli olarak sinirli, huzursuz veya değersiz hissetme,
  • Kalp çarpıntısı yaşama,
  • Uykuya dalmada zorlanma,
  • Sürekli olarak bebeğe bir şey olacakmış gibi hissetme,
  • Bebekle dışarı çıkmaktan korkma.

Postpartum Psikoz

Etkilenen kişi sayısı olarak bakıldığında en az görülen, ancak en ciddi doğum sonrası duygu – durum bozukluğu, tıp dilinde “puerperal psikoz” olarak bilinen doğum sonrası psikozdur. Pek çok açıdan postpartum depresyondan ayrılan bu sorun, binde 1 veya 2 oranında görülürken, annenin ve bebeğin ciddi oranda zarar görme riskini beraberinde getirir.

Doğum sonrası psikozla yardım almadan baş etmeniz pek de olası değildir; özellikle geçmişte manik-depresif hastalık (bipolar duygu – durum bozukluğu olarak da bilinir) veya şizofreni gibi mental sorunlar ile karşı karşıya kalmış iseniz psikoz açısından risk altında olduğunuz düşünebilir. Bununla beraber aşağıdaki belirtileri gösteriyor olma durumunda zaman kaybetmeden bir psikiyatristle görüşmeniz elzemdir:

  • Fiziksel ve duygusal gerilimde artış; dış dünyadaki olaylar ve kişiler tarafından aşırı uyarılma,
  • Aşırı mutluluk hali sergileme (öfori),
  • Tutarlı veya öngörülebilir olmayan davranışlarda bulunma,
  • Gerçeğe dayanmayan bir şeye karşı inanç gösterme,
  • Bir şeyleri görme veya duyma gibi olağandışı algıların içinde bulunma, halüsinasyon görme.

Bazı durumlarda, bebeğe karşı ihmalkâr ve hırçın olmaya neden olan post-partum psikoz, çoğu durumda ilaç tedavisini ve çeşitli terapileri gerekli kılar. Bu sebeple, öncelikle çevrenizdeki insanlarla içinde bulunduğunuz durumu paylaşmak daha sonra da bir danışmandan yardım istemek yapmanız gereken ilk şeydir.

Fizyolojik ve Psikolojik Değişimlerle Nasıl Baş Edebilirsiniz?

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz doğum sonrası değişimlerden birini veya birden fazlasını yaşıyor ve bunların sizde yarattığı etkileri olumsuz olarak değerlendiriyorsanız, semptomları görmezden gelmek yerine, uyum sağlamanın her zaman kolay olmadığını kabul etmeye çalışmak daha sağlıklı olabilir.

Özellikle fiziksel değişimler nedeni ile vücudunuza yabancılaşmaya başlamış iseniz, bir uzmandan yardım almanız önerilir;  bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ettiğiniz anda yardım talebinde bulunmak, “yeni sizi” daha kısa zaman içinde kucaklamanıza yardımcı olabilir.

Doğum sonrası süreçte, hem fizyolojik hem de psikolojik değişimlerin sizde nasıl bir etkiye sahip olduğunu gözlemlemeniz, bunlarla baş etme noktasında oldukça değerlidir. Olup bitenleri görmezden gelmek yerine, , nasıl hissettiğinize, yaşadığınız semptomlara ve ne kadar süredir bu şekilde hissettiğinize dikkat etmek iyi bir fikirdir. Tüm bu gözlemlerin ardından, semptomlarınızı değerlendirebilecek bir ruh sağlığı uzmanı ile konuşmanız önerilir.

Unutmayın, hayatınıza bir bebeğin dâhil olması her zaman kolay bir süreç değildir; duygularınızı izleyin, bebekle bağ kurmak için acele etmeyin ve beklentilerinizi yönetin; kendi başınıza çözümleyemeyeceğinizi düşündüğünüzde ise yardım istemekten çekinmeyin.

Sorularınızı ve düşüncelerinizi bizimle paylaşabilirsiniz:

Yorum & Soru Bırakın

Anne Rehberi
Logo